Savaşın Kuşları

Kategori: Genel
Etiketler:

Sürmeli kızkuşunu korumak için bölgedeki insanlara birlikte çalışmak hayati öneme sahip. Ceylanpınarlı çobanlar ve kuşlar aynı yaşam alanını paylaşıyor.

 

Doğa Koruma

Doğa koruma üzerine sanıyorum binlerce insan yazıp çizmiş, farklı yöntemler bakış açıları geliştirmiştir. Detaylı bilimsel araştırmalar, tür koruma planları kurgulanmış; türlerin yok oluş sebepleri araştırılmış ve belki bir kısmı bulunmuştur. İnsan etkisine bağlı habitat kaybı başta olmak üzere avcılık ve tarım ilaçları, türleri son bireyine kadar etkiler ve sonunda tamamen yok eder. Çözüm süreci, sorunun sağlıklı olarak tespitini ve bir dizi önlemi içerir. İnsan baskısının azaltılması çevresinde şekillenen reçeteleri doğa korumacılar uygulamaya çabalar, çabalar. Günümüz doğa koruma disiplini oldukça tutarlı görünen bu köklerden filizlense de dünyanın geri kalanındaki şiddet karşısında oldukça çaresiz kalabiliyor.

Bağlar

Yakın bir arkadaşım doktora tezi kapsamında narenciye bahçesi yapmak için, Fethiye’de kalıntı sığla ormanlarını kesen kişilerle konuşmuştu. Aynı zamanda geleneklerinde kutsal kabul ettikleri bu ormanlara zarar verdikleri için ölesiye pişman olduklarını, suçluluk ve utanç hissettiklerini anlatmıştı. Hatta ailelerinden bu konuda tepki aldıklarını da…Yuvadan düşen bir küçük akbabayı haftalarca evinde bakarak bazen günlük kazancıyla kasaptan et alan ve kuşu iyileştiren çobandan; Fırat havzasında drenaj nedeniyle habitatları yok olan bir turnanın arkasından üzülen, öfkelenen dedeye pek çok insanla tanıştım. Onlardan öğrendiğim binlerce yıllık insan doğa bağı orada, dağlarda yaşamaya devam ediyor ve sanırım türleri korumanın tek yolu bu insanların varlıklarını ve doğa ile kurdukları bağı sürdürmesi. Sonuçta yok oluşla karşılaştığına tanıklık ettiğimiz türlerin neredeyse tamamının katili bu bağı yitirmiş insan.

Her birey

Nasıl bir heyecan, Orta Doğu’nun en şiddetli çatışmalarından biri yaşanırken bir gurup kuş gözlemciyi savaş alanında çalışma yapmak konusunda yüreklendirebilir? Bu sorunun cevabının çok değerli olduğunu düşünüyorum.

Doğa Derneği’nin en önemli çalışma alanlarından biri Urfa Ceylanpınar. Bu gölge Suriye sınırına dek uzanan TIGEM’in (Tarım İşletme Genel Müdürlüğü) yani devletin tarım arazilerini kapsıyor. Burada bulunma sebebimiz de sürmeli kızkuşu. Bu araziler, Dünyada BirdLife kayıtlarına göre 5600 çift kalmış, IUCN’e göre nesli kritik ölçüde tehlike altında (CR) olan bu türün göç sırasında konaklama alanı. Her yıl buraya geliyorlar ve burası savaş alanı.

Kısmen kuru tarım yapılan alanda gruplar halinde gelen sürmeli kızkuşları dinleniyor, beslenip yola devam ediyor. Bu bölge tür için çok önemli çünkü göç yolunda bu tip beslenme alanları, sulu tarıma geçiş sonrası neredeyse hiç kalmamış. Bu bölgede yoğunlaşan göç popülasyonu büyük bir olasılıkla dünya popülasyonunun büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Urfalı kuş gözlemciler için her birey çok önemli. Sürmeli kızkuşunun ve habitatının izlenmesini konusunda çok hassas olan grup, 2014 yılında 4-5-6 Ekim’de Bölgede olağanüstü hal ilan edilmesine ve sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen çalışmalarını aksatmamış. Doğa Derneği Bozkır Sorumlusu Turan Çetin: “Silah seslerinin gölgesinde olsa da farklı yollardan arazi çalışmalarımızı tamamladık” diyor.

Hepsi, alanda dürbün teleskop ve çeşitli arazi araçlarıyla dolaşmanın risklerinin farkında. Bir kuş gözlemcinin ayrılmaz bir parçası olan dürbünü ilk kez bu çalışmalarda sahiplerini riske atmıştır. Araştırma alanı güneyde ülke sınırına yaklaşık otuz kilometre uzaklıkta. Bu yüzden arazi çalışmaları sırasında bölgedeki insanlara ulaşmak ve sürmeli kızkuşunu anlatmak çok önemli. Yapılan çalışma belki de bir bireyin o gün hedef olmayıp göçe devam edebilmesi anlamına gelecek.

Arazide kuru tarıma devam edilmesi konusunda da bilgilendirme çalışmaları yapan grup, en azından av baskısını büyük oranda azaltmaya karar vermiş. Bunun için tüm grup üyeleri kişisel olarak eğitim alıp önce avcı sonrasında av müfettişi olmuşlar ve gönüllülerden oluşan 10 kişilik bir av kontrol grubu kurmuşlar. Bu sayede avcıların pek çoğu sürmeli kızkuşlarından haberdar olmuş ve avlanmayacağını beyan etmiş. Bu şekilde avlanan kuş sayısında düşüş yaşanacağını söylüyor eski avcı yeni kuş gözlemci Mehmet ve ekiliyor, “Daha önce ava açık olan tüm TIGEM arazisini de Bakanlıkla olan görüşmelerimiz sayesinde ava kapattık. Artık burada av olmayacak, biz de denetlemeye devam edeceğiz.” Avcılar, bu gönüllü ekibe hem saygı duyuyor hem de onlardan çekiniyor. Kuş gözlemcileri ve avcılar birbirlerini çok iyi tanıyor. Hatta aralarından tüfeklerini satıp fotoğraf makinesi alanlar bile var.

Urfalı kuş gözlemciler için her birey çok önemli. Tüm şartlara rağmen arazi çalışmalarına devam ediyorlar.

 
Şu an bölgede çatışmalar devam ediyor, sürmeli kız kuşları da alana gelmeye başlamış olmalılar. Grubun kadın gözlemcilerinden Hayat: “Gözlemlere devam edeceğiz” diyor.

İnsan doğa birlikteliğini, savaşın bile öldüremediği açık. İnsan merkezli bir çağda kendini sürmeli kızkuşu yerine koyabilen ve dilek tutmanın ötesine geçebilen insanlar olduğu sürece yok oluş, adım adım; birey birey bizden uzaklaşıyor. İnsan ve doğa arasındaki bağın yok oluşu temel sorunumuz, bu bağın yeniden ve yeniden oluştuğu her an dünyanın bir yerinde bir canlının hayatını kurtarıyor. Bu en azından Urfa’da her şeye rağmen gerçekleşiyor.

Yazı: Burak Özkırlı

Fotoğraf: © Turan Çetin / Mehmet Mahmutoğlu

Yorum yapılmamış

Yorum Bırak

Change this in Theme Options
Change this in Theme Options